Ana içeriğe atla

Keskin Dosyası 📂

 


25 yaşımda ilk kez köyde yaşamaya başlamamla bir başağın boy verişini, yeşilden sarıya dönüşünü, rüzgarın sararan başaklar arasında gezerken nasıl bir türkü tutturduğunu, o türküye boynunu bükmüş her bir başağın nasıl dalga dalga eşlik ettiğini ve buğday tarlaları üzerinde alçak uçuş yapan kırlangıç sürülerinin bundan nasıl da keyif aldıklarını ilk kez gördüm.

Tüm bu manzara, tarlayı sulayan o dev boruları oradan oraya taşıyan çocukların iş mi yaptıklarını, oyun mu oynadıklarını ayırt edemeyişleri ile de birleşince “fırsat eşitsizliği” denilen şeyin nasıl da sırtını yere getirdiğini,  25 yaşımda ilk kez bir köyde yaşamaya başlayınca anladım.

Aslında hiçbir şeyin bu kadar romantik ve şiirsel olmadığını ise henüz 6 yaşındaki bir kız öğrencimin, e harfinin o tek seferde verilmesi zor biçimini yazmakta zorlandığını görüp, birlikte pratik yapmak için onu masama çağırdığım zaman,  ben kılavuz çizgilerin arasına son derece muntazam bir e harfi yazarken, onun hayretten büyümüş gözlerle pürüzsüz ellerimi, pamuk toplarken dikenlerine çizdirip yaraladığı, kuruluktan çatlamış elleri ile aniden okşayınca anladım.

Ben bir pamuk tarlasını ilk kez 25 yaşımda bir köyde yaşamaya başlayınca görmüştüm. Ve yumuşaklığı ile nam salan pamuğun dikenleri olduğunu da o zaman öğrenmiştim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BRAVE - Disney PİXAR (2012)

"Kaderimiz içimizde yaşıyor, onu görecek kadar cesur olmamız yeter…" Vizyona girdikten 6 yıl sonra nihayet Brave’i dün gece izledim. Brave, Pixar animasyonlarının o alışık olduğumuz orijinal hikayelerden biraz uzak. Bu durum, vizyona girdiği 2012 yılında Wall-e, Up gibi mükemmel yapıtlar görmüş olan izleyiciyi bir nebze hayal kırıklığına uğratmış olsa da, sonraki yıllarda Big Hero, Zootopia ve benim favorim Boss Baby ile sarsılan imajını yeniden toparladı. Aslında Brave hikâye bazında istenileni karşılayamamış olsa da– bu fikir daha önce çıtanın çok yükseklere çıkmış olmasından da kaynaklanıyor olabilir- teknik anlamda kusursuz. Karakterler, karakterlerin zamana göre değişimleri, mekanlar, sesler… tamamıyla özenle işlenmiş. Bu anlamda animasyon tam bir görsel şölen tadında… Brave’in hikayesi, Prenses Merida'nın kendi kaderini yazmaya karar vermesiyle başlıyor. Ancak Merida'nın bu kararı annesi Kraliçe Elinor

SİVASTOPOL - TOLSTOY ft. AHMET KAYA

Sivastopol önünde yıkık minare,  Düşman dedikleri gelmez imane  Erenler geliyor bize imdade  Aman da kaptan paşa emir ver bize  Sılada nişanlımız duacı size. 🎶🎵 İlk kez dinlediğimde kulağıma çok hoş gelmişti bu marş.. Ama asıl bağımlılığı Ahmet Kaya ’dan dinledikten sonra kazandım. O zamanlar “Sivastopol” hakkında hiçbir fikrim olmamasına rağmen araştırma ihtiyacı da hissetmemiştim çünkü daha çok merakımı cezbeden bir şey vardı ki, o da; Ahmet Kaya’nın bir Mehter Marşını seslendiriyor oluşuydu… O zamanlar daha sonra üzerinde düşünmek üzere aklımın odalarından birine kaldırmışım bu şaşkınlığı. Ta ki .. O güne kadar…. Bir kitapçıda dolaşırken Dünya Klasikleri reyonunda Sivastopol ismini görünce aniden odaklandım kitaba. Sonrası da Ahmet Kaya, Sivastopol, Tolstoy ve Mehter Marşı arasında şemalar oluşturmaya çalışan karışık bir kafa.. Kitabı okuyunca çıktı tabi işin aslı ortaya. Meğer bu Sivastopol şimdik

SEYİT AHMET ARVASİ ~ TÜRK - İSLAM ÜLKÜSÜ 1

Resim yazısı ekle İçerisinde bulunduğu toplum, bu toplumun gündemi insan hayatı üzerinde ufak ya da büyük bir çok etki oluşturur. Konuştuğu konudan tutun da okuduğu kitaba kadar pek çok alanda insanı etkiler, yönlendirir. Ülkemizde ve dünyada yaşanan sosyo-politik meselelerde giderek yaygınlaşan milliyetçi kadroların etkinliği de temel duruşumuz İslam'da milliyetçiliğin yeri nedir ? diye düşünmeye sevk etti beni. Bir yerden başlamak için kavramları özelleştirdiğimde ise Türk - İslam, Türk - İslam deyince Arvasi çıktı karşıma. Kitaba gelecek olursak yazar, Türk- İslam fikriyatının sosyolojik bakış acısını anlatmış genel olarak kitapta. Dine, insanlara, milletlere, devletlere,sosyal sınıflara... karşı Türk - İslam ülkücülerini duruşlarının ve bakış açılarının nasıl olması gerektiğine değinmiş. İslamiyette milliyetçiliğin yerine değindiği kısımların benim açımdan tatmin ve ikna edici olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında bazı incelemelerde okuduğumun aksine eserin dili